6 Kasım 2007 Salı

Inside Man

Dalton Russel (Clive Owen) bir hücreden seslenir bize. Kim, nereden, nasıl, ne zaman gibi tipik sorulara bir bir cevap verirken söz nasıl'a geldiğinde zamanda geri gideriz..

Büyük bir bankada insanlar sıra beklerken boyacı kılığındaki Dalton ve 3 arkadaşı bankaya girerler. Kimsenin dikkatini çekmeden kameraları etkisiz hale getirir ve işe başlarlar. Önce kapıları kilitler sonra silahları çıkarırlar. Herkes bir anda panik olsa da onlara söylenen her şeyi yaparlar.

Dalton ve arkadaşları önce bütün banka çalışanlarını ve müşterileri kasa önünde toplar ve onları soyar. Maksat kendileri dahil herkese aynı kıyafeti giydirmek ve polisi şaşırtmaktır..

Bu arada Dedektif Keith Frazier (Denzel Washington) da adamlarını toplayıp olayı çözmeye çalışmaktadır. Dalton'la telefonda konuşur ve isteklerini öğrenir: Bir uçak, iki otobüs, benzin vs.

Dalton'un verdiği zaman tükenip de istediklerini temin edemeyince Detektif Frazier Dalton'la bir daha konuşur. Süre uzar. Detektif Frazier bundan şüphelenir. Dalton'un istekleri konusunda çok da acele etmediğini farkeder ve bunu anlamak için içeri girmeye karar verir.



Dışarı çıktığında fikri hala değişmemiştir. Dalton zaman kazanmaya çalışmaktadır. Ama neden?

Bütün bunlar olurken bankanın sahibi Mr. Case (Christopher Plummer) endişelidir. Ama para için değil kiralık kasası için. Kasada herkesten sakladığı bir şey vardır ve onun için çok önemlidir. Kasayı kimse görmeden ordan çıkarması gerekmektedir. Bunun için Madeleine White'ı (Jodie Foster) tutar. Madeleine tanıdığı kişilerin gücünü de kullanarak Dalton'la konuşur ve bankaya girer. Konuşmaları boşa çıksa da gerçek açığa çıkmış ve Mr. Case'in sakladığı şeyi öğrenmiştir.
Detektif ve ekibi içerde konuşulanları duymak için bankaya gönderdikleri pizza kutularının içine ses kayıt cihazı koyarlar. Ancak duydukları şey eski Arnavutluk Başkanının kaydedilmiş sesinden başkası değildir.

Dalton'sa dışarı bıraktığı rehinelerden birinin eline verdiği notun içine sakladığı cihazla detektif ve ekibinin bütün planlarını duyar. Frazier bunu geç de olsa farkeder ama sorumlu polis şefi Captain John Darius (Williem Dafoe) Fraizer'ı dinlemez ve ekiple birlikte içeri girmeye çalışır. O anda bankanın kapısı havaya uçurulur ve rehineler dışarı kaçışmaya başlarlar. Polislerin içeri girmek üzere olduğunu öğrenen Dalton'sa çoktan planını yapmış ve uygulamaya koymuştur. 3 arkadaşı da rehineler arasına karışmış ve kendilerini kurtarmıştır. Dalton'sa ortada yoktur.
Bütün bina aransa da Dalton bulunamaz. Rehinelerin sorgusundansa bir şey çıkmaz çünkü herhangi biri doğru ya da yalan söylüyor olabilir. Üstelik bankadan da hiçbir para çalınmamıştır. Yani ortada ne suçlanacak kişi ne de suçlanabileceği bir şey vardır.

1 hafta sonra büyük bir araba bankanın önünde park etmiş beklemektedir. Dalton'un arkadaşları arabadadır ve Dalton'u beklerler. O bankadan hiç çıkmamış, kasanın yanındaki arşiv odasına kolaylıkla kurdukları minik bir hücrede 1 hafta kalmıştır. İlk başlarda zaman kazanmalarının sebebi budur. O hücreyi inşa etmek. Her şey planladıkları gibi gitmiştir. Baştan beri amaçları da bankadaki parayı değil Mr. Case'in kiralık kasasını açmaktır. Kasadaki elmaslarla gizli dosyayı alır ve bankadan ayrılırlar..

2 Kasım 2007 Cuma

Shrek The Third

Kahramanımız Shrek, benim kahramanım eşşek bu filmlerde, ve Fiona bir süreliğine Fiona'nın annesi ve babasıyla yaşamaya gelmiştir. Fiona'nın babası Kral Harold hastadır ve ölmek üzeredir ve tabi hala kurbağadır. Son nefesini verirken Shrek'e krallığın başına geçmesini söyler. Shrek tabi ki böyle bir şeyi istemez ve hemen bataklığına geri dönmek ister. Bunun için bir şansı da vardır. Harold'un bir oğlu daha vardır ve o da varis olabilir. Onu bulmak ve ikna etmek de Shrek ve yol arkadaşları eşek ve kediye düşer.
Yol hazırlıkları yapılır, eşek ejdarhadan olma ejderşekleriyle vedalaşır ve gemiye binerler. Fiona'nın bir sıkıntısı vardır ama bir türlü söyleyememektedir. Gemi limandan uzaklaşırken bağırır hamileyim diye. Shrek bunu duyup el sallar Fiona'ya. Ama iyice uzaklaşıp da uykuya yatınca bebeklerle ilgili kabuslar görmeye başlar :)

Varis Artie'yi okulunda bulur ve onu yanlarına alırlar. Bu arada Prens Charming de Çok Çok Uzak Ülkeyi ele geçirmiş, Prenses Fiona'yı, annesini ve çay arkadaşlarını, Rapunzel, Pamuk Prenses falan, tutsak etmiştir.

Shrek ve diğerleri ülkeye döndüklerinde bu işe hemen bir son verirler. Artie kral olur, Shrek ve Fiona da bataklıklarına döner bebekleriyle mutlu mesut yaşarlar.. :)

1 Kasım 2007 Perşembe

Ratatouille

Remy sevimli mi sevimli, koku duyusu çok gelişmiş, yemek bağımlısı minik bir faredir. Kalabalık ailesiyle birlikte yaşadıkları evde çerçöp yemek yerine mutfaktan aşırdıkları ve öğrendikleriyle kendine özel yemekler yaparak onları yemeyi tercih eder. Ama bir gün evin sahibi onu görür ve evde savaş başlatır :) Bütün sülale kaçar. Remy ise hayranı olduğu büyük İtalyan usta Gusteau'nun "Anyone can cook (Herkes yemek yapabilir)" başlıklı yemek kitabını da almaya çalıştığı için arkada kalır ve ailesinin peşinden gitse de onlara yetişemez.
Tek başına düştüğü kanalizasyonda mutsuzca dolanırken Gusteau'nun ruhu ona seslenir ve onu doğru yola yönlendirerek tam da Gusteau'nun restoranına götürür.

Gusteau ölmüştür ve restoranının hayran olunacak ünü sönmek üzeredir.. Herkesin kortkuğu yemek eleştirmeni restoran hakkında sürekli kötü şeyler yazmaktadır.

Ama işte kahramanımız Remy tam da bu noktada restoranla tanışır. Başta kaçmaya çalışsa da onunla aynı günde restorana düşen Linguini ile aralarında bir dostluk gelişir ve kimseye çaktırmadan birlikte yemek pişirmeye başlarlar. Bu arada herkes Linguininin, aslinda Remy'nin, yemeklerine bayılır.

Sonunda Remy kendini kanıtlar ve herkese sevdirir. Linguini'nin de Gusteau'nun oğlu olduğu ortaya çıkar ve restoran ona kalır. Eleştirmen de Remy'nin yaptığı Ratatouille yemeğini yiyerek çocukluğunda tattığı lezzetleri hatırlar ve restorana tam not verir :)

30 Eylül 2007 Pazar

Hostel : Part II

Beth (Lauren German), Whitney (Bijou Phillips) ve Lorna (Heather Matarazzo) resim kursu ya da dersi alan öğrencilerden üçüdür. Beth ve Whitney yakın arkadaştır. Lorna'ysa çekinik bir tiptir. Bayan modelleri Axelle (Vera Jordanova) güzel ve alımlıdır.

Beth ve Whitney Prag turu yapmak isterler. Beth Lorna'ya da geziden bahsetmek ve onu davet etmek zorunda kalır. Üçü birlikte trene biner ve trende Axelle ile karşılaşırlar. Trendeki abuk subuk olaylar sonucunda Axelle de kızların kompartımanına gider ve onları Prag yerine Slovakya'da her sene gittiği kaplıcalara gitmek için ikna etmeye çalışır. Kızların da morali bozuk olduğundan bunu kabul eder ve Axelle'in rehberliğinde kalacakları otele kadar giderler.

İlk günün akşamı festivale katılırlar. Festivalde çok nazik biriyle karşılaşan Lorna sandal yolculuğuna çıkar. Ancak geri dönemeyecektir..

Beth ve Whitney otele geri dönerken Axelle Lorna'yı beklemek için festivalde kalır. Ertesi gün Lorna hala dönmemiştir ama kızlar güvende olduğunu düşünerek kendi eğlencelerine bakarlar. Sıcak havuzda yüzerken birden etraf sessizleşir. Beth koca yerde tek başına olduğunu farkeder. Whitnet festivalde tanıştığı adamla daha önceden gitmiştir. Beth korkmaya başlar ve havuzdan çıkar. Birden etrafında siyah giyimli adamlar belirir. Beth kaçmaya çalışır ve ormana gider. Burda sokak çocuklarının saldırısına uğrar ve Axelle ile birlikte gelen Sasha sayesinde çocuklardan kurtulur. Axelle Beth'i Sasha'nın evine götürür ve onu giydirir. Dinlenmesini söyleyip odadan çıktığında Beth siyahlı adamların eve girdiğini görür. Aslında Axelle de onlarla birliktedir. Beth yine kaçmaya çalışır ama yakalanır.

Bir odaya götürülmüş ve bağlanarak bir sandalyeye oturtulmuştur. Arkadaşı Whitney ise yan odada çığlık çığlığa bağırmaktadır. İki genç kızın karşısında onları öldürmek için para ödeyen iki adam vardır.


Axelle'in görevi bu ekibe insan getirmektir. Kızları götürdüğü otele kadar her şey önceden ayarlanmıştır. Sasha ise bu grubun başıdır.

Beth gözleri açıldığında karşısında Stuart'ı (Roger Bart) bulur. Stuart'la tesadüfen festivalde tanışmıştır ve onu karşısında görünce şaşırır. Stuart Beth'i kurtaracağını söyler önce. Ama sonra bu işten zevk aldığını farkeder ve Beth'i çözmez. Stuar güç peşindedir. Beth bunu anlayınca onun suyuna gider ve ellerini çözdürmeyi başarır. Bu sayede Stuart'tan kurtulup onu bağlamayı başarır. Ancak odadan çıkmaya çalışırken ekip gelir. Ama Beth'in gözü pektir. Burdan kurtulmayı başaracaktır..

1408

Mike Enslin (John Cusack) otel otel dolaşıp en perilisi ve korkuncu hangisi goren ve bunlarla kitaplar yazan biridir. En son New York'ta 1408 numaralı odasıyla ün salan Dolphin otele gitmeye karar verir. Ama otel müdürü Bay Olin (Samuel L. Jackson) Mike'ın 1408 numaralı odada kalmasını istemez. Şimdiye kadar o odada kalan her müşteri bir şekilde ölmüş, müdür de kurtuluşu odayı mühürletmekte bulmuştur. Otel hizmetleri gereği oda sadece ayda bir kere açılıp temizlenir ve 10 dakikalığına havalandırılır.

Mike her şeye rağmen odada kalmak ister. Zaten her şeyin bir kandırmadan ibaret olduğunu düşünür. Bunları okuyucularıyla paylaşmalıdır..






Sonunda Bay Olin'i ikna eder ve odaya çıkar.

İlk izlenim çok sadedir. Bu odanın gizemli olduğuna inanmak zordur. Mike odaları dolaşırken birden müzik çalmaya başlar ven böylece oda kendini gösterir. Mike'ın karşılaşacağı çok şey vardır daha.. Bu odada ölen insanlardan bazıları, daha önce ölen kızı, Mike'ı öldürmeye çalışan biri..

Mike artık odadan çıkması gerektiğini düşünür ve telefona sarılır. Ama telefondaki kadın ona odadan çıkamayacağını söyler. Kapılar açılmamaktadır. Pencereden çıkıp en yakın odaya girme düşüncesiyse bulunduğu katta tek oda olduğunu farketmesiyle altüst olur.. Bu odadan çıkış yoktur..

28 Eylül 2007 Cuma

Evan Almighty

Evan Baxter (Steve Carell) haber sunuculuğundan senatörlüğe yeni terfi etmiştir. İlk gün önüne bir sürü dosya konur ve bunları imzalaması istenir. Ekip arkadaşlarıyla birlikte işe girişirler ve Evan dosyaları eve götürür.

Terfisiyle birlikte ev de değiştirmişler ve kocaman büyük bir eve taşınmışlardır. Bir gün evin önüne bir paket gelir. İçindekilere anlam veremez ve paketi bahçede bırakırlar.

Birkaç gün sonra koca bir paket daha gelir. Bu pakette sarı ağaçtan yapılmış tahtalar vardır. Evan bu işe bir anlam veremese de paketlerin ardı kesilmez.

Paketlerin nerden geldiğini anlamaya çalışırken birden Tanrı belirir. Tabi o zamanlar Evan O'nun Tanrı olduğunu bilmez ve inanmaz. Tanrı'yla (Morgan Freeman) bir anda orda burda oluverince anlar ve araştırmaya başlar. Tanrı onun bir gemi inşa etmesini ve türleri tufandan kurtarmasını ister.

Bu arada senatör olarak katılması gereken işler de vardır ama tipi ilk günküne göre baya değişmiştir. Uzaması kesilmeyen ve traş olduğu anda tekrar çıkıveren sakalı ve bıyığı vardır. Saçları da cabası. Olaylardan haberi olmayan eşi Laura (Lauren Graham) Evan'ın bu yeni halini şaşkınlık içinde seyreder. Evan naparsa yapsın sakallarından, saçından ve Tanrı'nın giymesini istediği eski model kıyafetten kurtulamaz.

Her türden ikişer hayvan da Evan'ı takip etmeye başlamış ve hayatı onun için daha da zorlaştırmıştır.

Evan sonunda oğullarını da alır ve gemiyi inşa etmeye başlar. Çevredikiler ona gülse de tam da Tanrı'nın Evan'a fısıldadığı gibi 22 Eylül'de yağmur yağmaya başlamıştır. Ancak yağmur çok uzun sürmez. Bunun üzerine gülüşmeler başlasa da aslında tufan denen şeyin yağmurdan değil barajın yıkılmasından olacağı anlaşılır ve başta gülenler şimdi gemiye binmek için yarışa girerler.

Sonunda Evan, ailesi, komşuları ve bölgede yaşayan hayvanlar tufandan kurtulur. Senatoda da işler yoluna girer.

Lucky You

Huck Cheever (Eric Bana) iyi bir kumarbazdır. Aslında bunu hobi olarak değil meslek olarak seçmiştir kendine. Küçük yaşlarda öğrenmeye başlamış ve ustalaşmıştır. Ustası da babası L.C. Cheever'dır (Robert Duvall). Bazıları bu yüzden babasının gölgesinde kaldığını düşünür.





Bir gün Billie (Drew Barrymore) ile tanışırlar. Billie kendi halinde bir kızdır. Ablası onu uyarsa da Huck'la görüşmeye başlar. Billie bir mekanda şarkı söylemeye başladığı ilk gün Huck onu dinlemeye gider. Bu Billie'nin çok hoşuna gider ama sonra Huck'ın parası için onu ziyarete geldiğini anlar.

Huck senede bir düzenlenen yarışmalara katılmak ister. Bunun için 10.000 dolara ihtiyacı vardır ama bu kadar parası yoktur. Bu parayı kumarda kazanabilmek için de yine paraya ihtiyacı vardır.
Sonunda parayı kazanır. Şimdi önünde içinde babasının da bulunduğu kumar ustalarını yenmek vardır. Bakalım Billie ile arasını düzeltip 2,5 milyon doları kazanabilecek midir?

Bug

Agnes ve R.C., iki arkadaş, her zaman gittikleri cafeye giderler. Burda R.C.'nin arkadaşı Peter da vardır. Aslında R.C. Peter'la yeni tanışmıştır ve onu çok tanımaz. Ama Agnes'a ayarlamaktan da çekinmez bu yeni tanıştığı adamı.

Agnes tek başına ıssız, sessiz bir yerde oturmaktadır. Eski eşi hapistedir. 7 yıl önce çocukları kaybolmuş ve Agnes bunalıma girmiştir.



Eşinin hapisten çıktığını öğrenince biraz korksa da artık yeni bir arkadaşı vardır, Peter'la zaman geçirmeye başlarlar.

Peter ilk başlarda çok normal görünür. Zamanla cildinde kızarıklıklar görülür. Agnes sorduğunda evinde böcekler olduğunu ve ilaçlama yapmaları gerektiğini söyler. Evi ilaçlasalar da Peter'ın kızarıklıkları günden güne artmaktadır. Üstelik bu böcek işi Agnes'a da bulaşmaya başlar.

Peter daha önce orduda çalıştığını ve onu deney olarak kullanıp derisinin altına böcekler yerleştirdiklerini söyler Agnes'a. Bu şekilde altında böcek var diye dişini kerpetenle çeker. Gün geçtikçe evlerini dışarıya kapamaya başlarlar. Her yere alüminyum folyolar sererek böcek kovucu malzemeler eklerler.

Aslında bunların hepsi birer sanrıdan ibarettir. Agnes da Peter'ın her dediğine inanmış ve onun gibi psikopat olup çıkmıştır üstelik..

27 Eylül 2007 Perşembe

Knocked Up

Alison (Katherine Heigl) ve Debbie (Leslie Mann) şimdilik birlikte yaşayan iki kardeştir. Aslında Debbie evli ve çocukludur. Alison'sa işsiz ve evsiz olduğundan bir müddetliğine onların bahçesindeki kulübede yaşayan güzel kardeştir. Televizyon işine kabul edildiği gün abla kardeş kutlamak için bir bara giderler. Barda Ben (Seth Rogen) ve arkadaşlarıyla tanışırlar. Debbie kızının hastalandığını duyunca eve gitmek zorunda kalır. Alison'sa gecenin keyfini çıkarmak ister ve Ben'le barda kalır.

İçki içki üstüne içilince Alison ve Ben sarhoş olurlar. Sarhoşluğun verdiği keyifle Alison'ın kulübesine gider ve birlikte olurlar.

Şans bu ya, birlikte olurken yanlış anlamalar üzerine korunmazlar ve tık tık Alison hamile kalır.

Alison hamile olduğunu öğrenince o geceden sonra hiç görüşmediği Ben'i arar ve durumu anlatır. Ben biraz panik olsa da Alison'ın yanında olmaya kararlıdır. Bu sayede birbirlerini daha yakından tanımaya karar verir ve günleri birlikte geçirmeye başlarlar.
Ama bu kolay değildir. Tek gecelik ilişki sonrasında ayrı yollara giden iki insanın bebek yüzünden bir araya gelme çabaları zaman zaman komik zaman zaman acı olsa da sonunda başarırlar.

Ups! Sonunu hemen söyledim galiba :)

19 Eylül 2007 Çarşamba

Ocaens's Thirteen

Willie Bank (Al Pacino) ve Reuben (Elliott Gould) ortaktır ancak Bank Reuben'i aldatır ve her şeye el koyar. Reuben'in kalbi buna dayanamaz ve kalp krizi geçirerek yataklara düşer.
İşte bildik ekibimiz bu aşamada ortaya çıkar: Danny (George Clooney), Rusty (Brad Pitt), Linus (Matt Damon). Amaçları Bank'in Reuben'in de paralarını kullanarak yeni açacağı casinoyu soymak ve Reuben'e zaten kendisinin olanı geri vermektir. Tıkandıkları bir anda yine Terry'e (Andy Garcia) gider ve ondan yardım isterler.

Her yerden adamlar toplanır, paralar el değiştirir, planlar yapılır ve casinoya girilir. Bank'ın ruhu bile duymadan bir yandan casino denetleyicisi yerden yere vurulurken bir yandan hileli zarlar masalara konurken bir yandan da paracıklar hak sahiplerine dağılmaktadır.
Eğlenceli, renkli ve kesinlikle göze hitap eden bir film. Seyredin, tavsiye ederim! :)

16 Eylül 2007 Pazar

Flushed Away

Kahramanımız Roddy, güzel bir evde büyük bir kafeste yaşayan sevimli bir faredir. Ev halkı tatile gittiğinde Roddy kafesinden çıkar ve listesindeki her şeyi yaparak kendi kendine eğlenir. Akşam olup da uyumaya gittiğinde aşağıdan bir ses geldiğini duyar.

Korkuyla aşağı kattaki mutfağa iner. Garip sesler sonucunda musluktan bir lağım faresi çıkar:Sid.

Tombik Sid Roddy'nin evini çok beğenir ve her şeyden yemeye çalışarak salondaki geniş koltuklara yayılır. O akşam dünya kupası vardır ve onu seyretmek ister. Roddy başta onu gitmeye ikna etmek için uğraşsa da sorunu bu şekilde halledemeyeceğini anlar. Hizmetkar rolüne bürünerek önce jakuziye girmesini tavsiye eder ve onu banyodaki tuvalete götürür. Ama Sid daha önce tuvalet görmüştür ve onun jakuzi olmadığını bilir :) Roddy'i tuvalete iter ve sifonu çeker. Floşş!!
Roddy nerede olduğunu bilemez. Etrafını sülükler sarar. Onlardan kaçarken kendini fare şehrinde bulur. Burası çok eğlenceli bir yerdir ama Roddy evine gitmek ister. Onu evine götürebilecek tek kişi vardır: Rita.

Roddy Rita'nın yerine gidip ona derdini anlatırken Rita'nın düşmanları da oraya gelir. Roddy'nin sakarlıkları sonucunda Rita'nın saklandığı yer ortaya çıkar ve Toad'un adamları Rita ve Roddy'i yakalar. İstedikleri Rita'daki yakuttur. Rita yakutu vermek istemese de Roddy sayesinde yakutun Rita'nın cebinde olduğunu öğrenir ve onu alırlar.

Toad'un adamları Whitey ve Spike yakutla birlikte Rita ve Roddy'yi de alıp üstada götürürler (Toad). Rita'nın el çabukluğu ve becerisi sayesinde Toad ve adamlarından kurtulurlar ama bunu yaparken kaçmakta kullanmak üzere ana kabloyu da alıp giderler.




Toad için önemli olan yakut değil ana kablodur çünkü haince planları vardır. Kurbağa Toad aslında farelerin hiçbirini sevmez ama aklındaki planı gerçekleştirebilmek için fare şehrinde yaşamaktadır.

Rita ve Roddy güzel sahneler içinde kurbağalardan kaçarlar ve sonunda Roddy'i evine ulaşır.

Sid evin altını üstüne getirmiştir ve dünya kupa maçını seyretmektedir. Tuvaleti olmasına rağmen devre arası olmadan tuvalete gitmeyi reddeder. Bunu duyan Roddy'nin kafasında şimşekler çakar. Toad'un niyetini anlamıştır, şimdi Rita ve diğerlerini kurtarmak için fare şehrine geri gitmesi gerekmektedir..
Bu eğlenceli filmi seyretmeniz tavsiye olunur :)

13 Eylül 2007 Perşembe

Death Proof

(Resimler www.images.google.com.tr'den alınmıştır)

Resimdeki sırasıyla; Arlene/Butterfly (Vanessa Ferlito), Shanna (Jordan Ladd) ve Jungle Julia (Sydney Tamiia Poitier) hep birlikte Shanna'nın babasının göl evine gitmek için yola çıkarlar. Eve giderken yolda her zamanki barlarına uğrayıp arkadaşlarıyla buluşur ve vakit geçirirler. Jungle Julia sosyetedendir ve yoldaki panolarda kocaman resimleri asılıdır. Bir radyoda dj lik de yapmaktadır. O günki programında akşam x barda Butterfly ile birlikte olacaklarını ve Butterfly'a bir içki ısmarlayıp da söylediği şiiri ilk kim okursa Butterfly'ın kucak dansı yapacağını söyler. Butterfly'ın bundan haberi yoksa da zaman içinde öğrenir.

Akşam kimse ona bulaşmaz. Sonra aynı barda sevmedikleri Pam'le barda oturduğunu gördükleri bir adam, Stuntman Mike (Kurt Russel) gelir ve şiiri Butterfly'a söyler. Aslında daha önce dans ettiğini ve geciktiğini söyleyerek Mike'tan kaçma fırsatı vardır ama onun korkak sıfatını yememek için Butterfly dans etmeye karar verir.

Barın ortasına geçip seksi bir dans gösterisi sunar. Daha sonra kızlar arabalarına binip göl evine giderken Pam de Mike'ın ölüm geçirmez arabasına biner. Mike dublör olduğunu söyler ve arabası da ona göre döşenmiştir. Pam pleksiglas bir küpün içinde kalır. Pam'ın evine giden yol ayrımına geldiklerinde Mike'ın asıl niyeti belli olur. Arabasının sağlamlığına güvenen Mike arabayı sağa sola savurarak Pam'in öldürücü darbeler almasını sağlar.

Onunla işi bitince diğer kızların peşine düşer. Kızlar fıçı gibi sarhoştur ve yüksek sesle dinledikleri müzik eşliğinde arabalarını sürerler. Mike onlara yetişir ve önlerine geçer. Daha sonra önlerinde durup ışıkları kapatır. Kızların arabası ona yaklaşınca o da arabasını hızla kızlara doğru sürer ve adeta onları biçerek üzerlerinden geçer.

Kızların hepsi ölmüş Mike'sa ufak tefek yaralarla hastaneye kaldırılmıştır. Polis Mike'ın suçlu olduğunu düşünse de gerçekte görünen sarhoş kızların hızla Mike'ın arabasına çarptığıdır. Polis bir şey yapamaz..

Bir kaç ay sonra Mike hastaneden çıktığında dolaşırken başka kızlar bulur. Abernathy (Rosario Dawson), Lee (Mary Elizabeth Winstead) ve Kim (Tracie Thoms) arabalarıyla tatile çıkmaktadır. Abetnathy ve Kim de dublördür ve yine dublör olan Zoe'yi (Zoe Bell) de çağırarak bir cafeye giderler. Onlar tıkınırken Mike da onları dinler. Zoe'nin rüyalarındaki araba satılıktır ve deneme sürüşü için adamla konuşmaya giderler. Mike da peşlerinden.
Arabayla deneme sürüşüne çıkarlarken Lee'yi adamla bırakırlar. Zoe'nin isteği ellerinden arabanın ön kaportasına bağlanmak o Kim arabayı kullanırken hız yapılmasıdır. Bu şekilde bağlanıp hız yaparlarken Mike onlara yetişir ve arabayı savurmaya başlar. Zoe'nin elleri çözülmeye başladıkça hızla giden arabanın üzerinde kalması zorlaşır. Zorlu bir kovalamaca sonrasında kızlar Mike'ın üstesinden gelmeyi başarır.

Mike tepetaklak olur. Kızlar hırslarını alamaz ve yaralı Mike'ı arabadan indirip onu dövmeye başlarlar. Hırslarını alana kadar dayak patak köstek, ellerine ne geçerse onla vurur ve Mike'ın haşatını çıkarırlar.

Filmin başında kızlara işkence eden Mike'ın sonunda hak ettiğini bulmasını izlemek müthiş keyifliydi. Valla sinirli kadının elinden kaçmak ne kadar zor, erkekler buyursun izlesin görsün :)