20 Ağustos 2007 Pazartesi

Bir Ömür Yetmez

Dostlukları eskiye dayanan bir grup arkadaş var. Evi gurubun buluşma noktası olan Davide (Pierfrancesco Favino) ve Lorenzo (Luca Arcentero) gay sevgililer. Antonio (Stefano Accorsi) ve Angelica (Margherita Buy) evli ve çocuklu. Neval (Serra Yılmaz) ve Roberto (Filippo Timi) de evli. Sergio (Ennio Fantastichini) Davide'nin eski sevgilisi, Roberta (Ambra Angiolini) Lorenzo'nun iş arkadaşı. Gruba sonradan katılan Paolo (Michelangelo Tommaso) ise Lorenzo sayesinde herkesle tanışıyor. Amacı yazar olan Davide'ye hikayelerini okutmak. Bir de hikayeye sonradan dahil olan Laura (Isabella Ferrari) var.

Sol baştan sayarsak, Roberta - Lorenzo - Angelica - Davide - Antonio - Laura - Neval.
Grup kendi kendine eğlenip vakit geçirirken Antonio (solda) karısı Angelica'yı Laura ile aldatmaya başlıyor. Çok geçmeden bunu karısına da anlatıyor yine de grup dağılmıyor.
Çünkü o sırada Lorenzo (sağda) da beyin kanaması geçirip hastaneye kaldırılıyor. Her gün hep birlikte hastaneye gidip koridorlarda bekleseler de Lorenzo'yu sık sık göremiyorlar ve sonunda Lorenzo ölüyor. Davide yıkılıyor ve daha önce hep birlikte gittikleri kır evine tek başına gidiyor hatta bir ara intiharın bile eşiğine gelip kayalıklara çıkıyor. Sonra da hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Tabi bütün bu zaman içinde arkadaşları onu yalnız bırakmıyor. Onun şehirde olmadığını anlayınca hemen kır evinde toplanıp ona destek vermek için yanında bulunuyorlar.

Sonunda herkes biraz rahatlıyor.

Aslında güzel sayılabilecek bir filmdi. Ama sinemadayken psikolojik ve fiziksel olarak çok rahatsız olduğumdan bir an önce sinemadan çıkmak istedim. Film de hani aldı götürdü denecek filmlerden değildi. Sonuçta insanın kendisiyle ve çevresiyle ilişkileri hakkında bir filmdi. Bense Ferzan Özpetek'in bu psikolojik filmini kaldıracak durumda değildim!

14 Ağustos 2007 Salı

Laputa : Castle In The Sky

Hujıııııııııııt hujjjjııııııııt diye uçuşan şeylerde başlar film. Pencereden güzel mi güzel küçük kahramanımız Sheeta bakmaktadır. Birden peşlerinde korsanlar olduğunu görür. Fırsattan yararlanarak Muska adındaki ajandan kaçar ancak gemiden de düşer..

Pazu bir madende çalışan küçük, çok şeker bir çocuktur. O gün yine geç saatlere kadar madende kalmıştır. Eve dönüş yolunda gökte bir şey görür ve ona doğru koşmaya başlar. Bu "şey" Sheeta'dır. Gemiden düştükten sonra boynunda asılı olan "Kaldırtaş" sayesinde yere aniden düşmemiş, uçarcasına yere inmiştir.



Bu sayede iki minik kahramanımız Sheeta ve Pazu arkadaş olurlar ve Sheeta'yı kovalayan ajanlardan, polislerden ve tabi sevimli karakterlerden Dola ve aptal oğullarından birlikte kaçarlar. Zaman geçtikçe Dola ve ekibi de onlara yardım edecektir.

Herkesin amacı Laputa, yani uçan kaleyi bulmaktır. Pazu'nun ölen babası bu kaleyi gördüğünü iddia edip resimlerini çizmiştir. Pazu bu yüzden gerçekliğini ispat etmek için kendi gözleriyle görmek ister kaleyi. Ajanlar ve polisler güç ve hakimiyet için, korsanlarsa hazine için aramaktadır. Sheeta'ysa bu kalenin varisidir.
Tabi bunlar hep seyrettikçe sonradan ortaya çıkan şeyler.



Çok şeker bir filmdi. O yüzden her şeyden bahsetme heyecanıyla doluyum. Yine de hepsini anlatmayacağım. Bu şekerleri kendi gözünüzle de görmelisiniz :)
İyi seyirler!

28 Weeks Later

28 Hafta Sonra şeklinde orjinal ismine sadık kalınarak Türkçe'ye çevrilen bu filmin öncesi de var bilenler bilirler.

28 Gün Sonra olarak isimlendirilen ve ilk film olma özelliği taşıyan diğer filmi özetlemek gerekirse kuduz virüsü mutasyona uğrayıp insana geçiyor ve insanları çıldırtıyordu. Öyle ki enfekte olan insanlar diğer insanlara da virüsü bulaştırmak için önce üzerlerine kan kusuyor ya da onlardan kocaman ısırıklar alıyorlardı. Kocaman bir şehrin ıssız sokaklarında tek başına kalmış bir adam vardı ki, yalnızlıktan çok korkan biri olarak bana en korkutucu gelen sahnelerden biriydi.


İkinci seri olma özelliği taşıyan bu filmdeyse önce bir evde enfekte insanlardan kaçarak yaşamaya çalışan bir kaç insan görüyoruz. Bir genç çift, bir yaşlı çift, bir sarışın bomba ve bir adam. Genç çift iyi ki çocuklarımızı okul gezisiyle yurt dışına göndermişiz diye düşünerek kendilerini teselli ederken sarışın bomba da 5 gün önce dışarı giden sevgilisinin geri dönmesini umuyor. O arada kapı şiddetle tıklanıyor ve dışarda küçük bir çocuğun olduğu anlaşılıyor. Çocuklarını düşünen genç annenin annelik duyguları kabardığından çocuk hemen içeri alınıp karnı doyuruluyor. Ama onu takip eden enfekteler girdiği evi görüp hırlayarak kapıları pencereleri kırıp eve dalıyorlar. Böylece macera da başlamış oluyor.

Herkes gibi genç çift de canlarını kurtarmaya çalışırken kadın küçük çocuğu da korumaya çalışıyor. Adam başaramayacağını anlayarak kadını ve çocuğu arkasında bırakıp evden kaçıyor.

Aylar sonra adamın bir asker kampına sığındığı ve şehrin göbeğinde ada olarak isimlendirilen bölgeye yerleştirilen insanlar arasına alındığı görülüyor. Adamın çocukları da tatilden dönüp bir sürü güvenlik önlemlerinden geçirilerek adamın yanına getiriliyor.

Çocuklar annelerinin öldüğünü öğrendikten sonra ufaklık annesinin yüzünü unuturum korkusuyla ablasından bir söz alıyor ve bütün güvenlikleri aşarak bir resim almak için kendi evlerine gidiyorlar.

Evde annelerini görerek aslında ölmediğini ve bütün o zaman boyunca kendi evlerinde saklandığını öğreniyorlar. Bu şekilde kadın da yerleşim merkezine götürülerek bir sürü deneye tabi tutuluyor. Kadının aslında enfekte olduğu ama bundan etkilenmediği anlaşılıyor. Ama daha gerekli araştırmalar yapılamadan virüs birden tekrar aktif hale geliyor ve güya çevreden korunan adanın her bir yerini sarıveriyor.

Aa nasıl derseniz bir kadının intikamının nasıl feci bişi olduğunu görmek için buyrun seyredin :))

İlkinde daha çok gerildiğimi hatırlıyorum. Yine de fena sayılmazdı.. İyi seyirler!

3 Ağustos 2007 Cuma

The Simpsons Movie


Ne zamandır bekliyorduk bu animeyi. Bayılıyorum Simpsonslara. Bademle birlikte (tabi eskiden ayrı ayrıydı) kendimizi bildik bileli seyrediyoruz sanırım.

Homie, zavallı şişko, tüm Springfield'ın meşalelerle evini basmasının yanısıra kurda kuşa bile yem oluyor bu filmde :)

Springfield günümüz dünyası gibi kirlenmeye başlamış (Fimde çeşitli filmlere göndermeler de yapılmış zaman zaman) Uygunsuz Gerçek'teki Al Gore gibi bilgili Lisa çıkıyor platforma ve anlatmaya başlıyor. Çöp dökmeyin, çevreyi kirletmeyin gibi. Hemen tedbir alınıp göl çevresine set çekiliyor ama her zamanki gibi Homer karşı geliyor kurallara. Spider pigin kakasını depoladığı büyük varili beleş donut dağıtan dükkana yetişebilmek için çöp sırası beklemek yerine seti kırarak göle döküyor.

Tabi göl anında kararıyor :) Tv de suçlunun Homer olduğu da gösterilince halk bir gece meşaleleri ellerine alıp kahramanlarımızın evine doğru yürüyorlar.

Bu arada hükümet en kirli şehir olarak Springfield'ın üzerine kırılmaz camdan bir kubbe yerleştirip giriş çıkışları önlüyor. Akıllı kızımız Maggie sayesinde Homer ve ailesi kızgın halktan kurtulduğu gibi kubbenin dışına da çıkıyorlar.

Yeni bir hayata başlamak için Alaskaya gidiyorlar ve macera başlıyor :))


Aslında Alaskada çok kalamıyorlar tabi. Siz en iyisi seyredin. Bart'ın "şeyini" bile görebilirsiniz. Puhahahah :))