10 Haziran 2007 Pazar

Perfume : The Story Of A Murderer

Haftasonu bu filmi seyrettik eşimle..

Oldukça ilginç bir filmdi.
Hikaye balık pazarında bir kadının 1 dakikalığına yere uzanarak "cırt" diye doğum yapması ve bebeğin ağlama sesi duyulduğunda onu yerdeki leş gibi balık kanları, kurtları vs nin içinde bırakarak insanların suçlamalarından kaçmasıyla başlıyor.

Yine de kadını yakalayıp asıyor ve bebeği de bir yetimhaneye bırakıyorlar. Çocuk, Jean-Baptiste Grenouille, büyüdükçe ilginç bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz. Acaip bir koku hafızası ve koku alabilme yeteneği var. Bu yeteneğiyle bir gün bir zamanlar çok ünlü olan parfümcünün yanında işe başlıyor. İşe girdiği ilk gün, parfümcünün ömründe duyduğu en güzel kokuyu yaratıyor. Grenouille, gördüğü ve kokusunu duyduğu her şeyin kokusunu çıkarmaya çalışırken patronu bir gece gürültüyle uyanıyor ve bu garip gencin kedisini kaynattığını görüyor. Sonunda Grenouille her şeyin kokusunu çıkarmayı orda öğrenemeyeceğini düşünerek başka bir yere gitmek üzere yola çıkıyor. Bu yolculuk sırasında kendi kokusunun olmadığını farkedip önce bir buhran geçiriyor sonra insani kokabilmek için diğer insanlardan insan kokusu yapmaya başlıyor. Tabi ilk seferde tepkiyle karşılaşınca kokusunu beğendiği kadınları tek tek öldürmeye ve ölü bedenlerini yaglayip, distilleyip kokularını çıkarmaya başlıyor..

İşte garip bir katilin öyküsü bu..

Yorumuma gelince, ben karanlık filmleri çok sevmiyorum. Karanlık derken mekan olarak karanlık yerlerde karanlık saatlerde geçen filmleri çok sevmiyorum çünkü karanlıkta doğru dürüst bir şey görmüyorum. Bu filmde insanlar da hep karanlıktı. Hani şimdi olduğu gibi geçmişte de zengin-fakir arasındaki fark büyüktü ya, fakir olanlar hep kir pas içinde gösterilmiş. Dolayısıyla Grenouille de eli yüzü kir, yağ içinde, tırnakları kararmış vaziyette olunca zaten ara ara midem kalktı.. Güzel kadınları tek tek öldürmesine de gıcık oldum. Filmin felsefesi melsefesi bir yana ben çok hoşlanmadım.

Hiç yorum yok: