24 Haziran 2007 Pazar

Stranger Then Fiction

Kahramanımız Harold Crick (Will Ferrel) bir sabah uyanır ve her sabah olduğu gibi sayılarla yaşantısını kısıtlar. Her bir dişini 32 kere fırçalaması, otobüs durağına kadar 70 adım atması (sayıyı tamamen uydurdum) ile hayatını kısıtlar, çünkü ne bir fazla ne bir eksik yapar o güne kadar. Ama o gün her hareketini anlatan bir anlatıcı duymaya başlar. Bir kadın sesi Harold'un yaptıklarına adeta tercüman olmakta ve hatta Harold'ın duygularını bile açığa vurmaktadır. Harold önceleri sakin kalabilse de zamanla sesi sadece kendisinin duyabildiğini farkeder. Üstelik ses Harold'un ölümünden önce bile demiştir. Bu cümleden hoşlanmayan Harold önce doktora, çare bulamayınca da bir edebiyatçıya gider. Prpf. Jules Hilbert, önceleri Harold'la ilgilenmez. Ama Harold'ın söylediği "edebi" bir söz üzerine meraklanır ve Harold'a yardım etmeye karar verir.

Bir yandan anlatıcımız yazar Karen Eiffel ile (Emma Thopmson) tanışırız. Karen, her hikayesinin sonunda kahramanını öldüren ünlü bir yazardır. Ama yazar tıkanması yaşamaktadır ve hikayesine bir türlü uygun sonu bulamaz.

Harold, mali müşavir olarak çalışmaktadır ve teftiş etmesi gerekn yerler vardır duyduğu seslere rağmen. Bir gün teftiş için bir pastacıya gittiğinde Ana Pascal ile (Maggie Gyllenhaal) tanışır. Ana, pastanenin sahibi, bilerek vergi kaçırmıştır ve ödemeye de niyeti yoktur. Harold, ilk görüşte aşık olur Ana'ya. Bunda Karen'in de payı vardır aslında :)

Ana ceza alması gerekirken Harold bir türlü veremez bu cezayı. Ana'dan o kadar çok hoşlanmıştır ki, sürekli gider gelir olur pastaneye. Sonunda Ana da ondan hoşlanır ve flört etmeye başlarlar.

Bu arada Harold, Hilbert ile birkaç buluşmasından sonra bir gün TV de Karen'i görür ve duyduğu sesin bu kadına ait olduğunu farkeder. Karen'i çeşitli yerlerde arar ama bulamaz. Kadının telefonu kimsede yoktur. Harold, sonunda işyerine gidip vergi dosyasından numarayı bulur ve kadını arar.

Kadın şok! :) Önce inanamaz. Sonra dumur olur. Her hikayemde birini öldürüyorum hepsi gerçekse ben neyim durumlarına düşer.. Harold ona ölmek istemediğini ve hikayesinde onu öldürmemesini rica eder. Ama kadın taslağı hazırlamıştır bir kere..

Harold taslağı okumaya dayanamaz ve onu Hilbert'e verir. Hilbert hikayeyi çok beğenir ama Harold'a nasıl öleceğini anlatmaz. Bunu kendisinin öğrenmesi gerekir çünkü. Harold merakına yenik düşer ve hikayenin sonunu okur..

Harold da beğenir hikayeyi ve Karen'a gider. Ona kitabın sonunu beğendiğini, ölse de güzel bir sonla öleceği için hikayeyi bu şekilde yazmasını söyler. Karen kabul eder ve kitabın son sayfalarını daktilo etmeye başlar. O her tuşa bastığında, yazdıkları gerçek olur..

Harold her zamanki gibi işe gitmek üzere otobüs durağına gitmektedir. Normalde kıl payı yetiştiği 6,15 arabası için bugün erken gelmiştir çünkü daha önce bozulan saatini düzeltmek için saat sorduğu adamın saati 3 dakika ileridir.

Tam otobüs gelirken bisikletli bir çocuk otobüsün önüne çıkar ve Harold da onu kurtarmak için otobüsün önüne atlar. Güm!! Harold sessizce yerde yatmaktadır..

**Dikkat Dikkat**

Son kareler bir hastanede geçiyor. Harold ölmemiş! Karen, hikayelerinin sonunda öldürdüğü insanların gerçek olduğunu görünce onları öldürmekten vazgeçmiş ve Harold'ı birçok kemiği kırık ama kalbi sağlam (Ana ile birlikteler) bir halde bırakmaya karar vermiş.

Değişik bir filmdi. İzlenilebilir efem!

Hiç yorum yok: